Klasik koşullanmanın ne olduğundan bahsetmeden önce “öğrenme”nin ne olduğunu açıklamamız gerekir. Öğrenme, yeni bilgi veya beceri edinimi; deneyimin sonucunda, performans veya potansiyeldeki istikrarlı değişimdir. Performanstaki değişimi, davranıştaki değişim olarak da yorumlayabiliriz.

Klasik koşullanma ise önceden nötr olan uyarıcıya koşullanma uygulandıktan sonra nötr uyarıcının koşulsuz uyarıcıymış gibi tepki verilen “koşullanmış” uyarıcıya dönüşmesidir. Tanım olarak çok bir şey anlamamış olabilirsiniz ama bu kavramları deney üzerinden açıkladığımız zaman taşlar yerine oturacaktır.

PAVLOV DENEYİ

Deneyimiz psikolojiye yeni bir bakış açısı getiren davranışçılık yaklaşımının öncülerinden hayvan davranışıyla ilgilenen ünlü Rus fizyolog Ivan Pavlov tarafından düzenlenmiştir. Klasik koşullanmaya aynı zamanda “Pavlovyen Koşullanma” da denmektedir. Deneyde öncelikle köpeğin olduğu odaya et getirilir ve köpek doğal bir tepki olarak salyalamaya başlar. Sonraki aşamadaysa odaya zil getirilir, köpek herhangi bir tepki (salyalama) göstermez. Bir sonraki seferde önce zil çalar sonra et getirilir veya zille beraber et gelir, köpek eti gördüğü için salyalamaya başlar. Buradaki tepki de yine ete refleksif bir tepki verildiği için koşulsuz tepkidir. En son aşamada ise zilden sonra etin geldiğini öğrenen köpeğimiz sadece zil sesi dinletildiği anda etin de ardından geleceğini düşündüğü için salyalamaya başlar ve salyalama artık bir koşullu tepkiye dönüşmüştür.

Deneyin Anahtar Kelimeleri

Koşulsuz uyarıcı: Doğal (öğrenilmemiş, içten gelen) tepkiye yol açan uyarıcı, deneydeki et (Örnek: Yiyecek, su, vb. gibi fizyolojik ihtiyaçlar)
Koşulsuz tepki: Koşulsuz uyarıcıya gösterilen doğal tepki (refleksif), deneydeki salyalama davranışı. (Örnek: Biberin, tozun hapşırmaya yol açması, soğuğa karşı üşüme tepkisi, çok parlak ışığa bakarken gözü kısmak.
Nötr uyarıcı: Herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcı.

Koşullu uyarıcı: Önceden nötr uyarıcıyken koşullandırılmış, koşullu tepki gösterilen uyarıcı, deneydeki zil.
Koşullu tepki: Koşullu uyarıcıya karşı koşullanmadan dolayı gösterilen tepki, deneydeki zile karşı salyalama davranışı.

Klasik koşullanmadaki ana noktamız, öncesinde nötr bir uyarıcıyken ve herhangi bir tepkiye yol açmazken beraber veya sonrasında getirilen etkenlerden dolayı, doğal verilen tepkilerin öğrenilmiş durumlara verdiğimiz tepkilere dönüşmesidir. Bu koşullanma istemsiz ve otomatik bir şekilde oluşur, öğrenici bilinçsizdir ve daha pasif bir rol oynar. Günlük hayatta klasik koşullanmayla öğrenilen bir çok şey vardır. Örnek vermek gerekirse telefonunuza “Konuşmamız lazım.” mesajı geldiği an göstermeye başlamanızdaki anksiyete belirtisi de klasik koşullanmayla edinilmiştir. Bu cümleden sonra kötü bir şeyler olacağını tecrübe ettiğinizden dolayı, tepki göstermek için bu cümleyi duymanız yeterlidir, aynı deneyde salyalamanın başlaması için köpeğin zil sesini duymasının yettiği gibi. Telefon bildiriminize karşı “mutlu olma” tepkisi vermeniz, geçmişten bir şarkı dinlediğinizde bile aklınıza geçmiş anılarınızın gelmesi yüzünden o zamana göre bir ruh haline girmeniz, geliştirmiş olduğunuz fobiler ve anksiyetelerin hepsi birer klasik koşullanma sonuçlarıdır.

Uyarıcı Genellemesi: Gerçek koşullu uyarana (uyarıcıya) benzeyen ama tamamen aynı olmayan bir uyarıcıya tepki verme eğilimi. Yeşil elma yiyip zehirlenmek fakat tüm kırmızı veya tüm yeşil elmalardan kaçınmak. Daha önce sizde kötü bir izlenim bırakmış, kötü davranmış kızıl saçlı, gözlüklü bir öğretmenin aynı tarzına sahip (kızıl saçlı ve gözlüklü) bir öğretmenden de hoşlanmamak. Geçmişte bir deneyim yaşayıp sonrasında ona benzeyen insanlardan ya da durumlardan hoşlanmamak.

Uyarıcı Ayrımsama: Koşullu uyarana benzeyen uyaranlara farklı davranma eğilimi. Uyarıcı genellemesinin tersidir. Örneğin büyük ve siyah bir köpekten korkuyorsunuz, büyük ve kahverengi veya yine büyük ve siyah bir köpekten korkmuyorsunuz.

Sınıftayken, sınav sırasında, performans sergileyeceğiniz sırada anksiyete davranışı göstermeniz ve fobileriniz de birer klasik koşullanma sonucudur. Fobilerinize karşı gösterdiğiniz fiziksel ve duygusal tepkiler; kaç savaş tepkileri, o yaşadığınız durumun hayati bir durum olduğunu düşünüp bununla ilişkilendiriyosunuz ve sonrasında uyarıcıyla karşılaştığınızda bu iki tepkiden birini göstererek hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Fobiler istemsiz ve bilinçsiz bir şekilde öğrenildiği için üstesinden gelmesi zaman alabilir.

Küçük Albert Deneyi



Bir diğer ünlü deneyimiz ise yine bir davranışçılık akımı öncüsü olan John B. Watson’ın etik prensipler yüzünden çok fazla tartışmaya yol açmış deneyi “Küçük Albert Deneyi”dir. Deneyde 9 aylık bir bebek olan Albert’e yüksek bir ses dinletilir, bebek doğal olarak sese karşı korkma tepkisini göstererek ağlamaya başlar. Sonrasında bebeğin yanına sıçan getirilir ama Albert sıçana karşı herhangi bir tepki göstermez. Bu sefer yüksek sesle beraber sıçan getirilir ve bebek sesten korktuğu için korkup ağlamaya başlar. En son aşamadaysa artık koşullanma sağlandığı için sadece sıçanı gören bebek ağlamaya başlar, sıçandan korkma davranışı öğrenilmiştir. Bu deney Pavlov deneyine bir alternatif olmuştur ve Watson klasik koşullanmanın insanda da aynı aşamalarla işlediğini herkese kanıtlamıştır. Deneydeki sıçan veya yüksek ses uyarıcıları farklı hayvanlar veya farklı korku veren uyarıcılarla değiştirilip tekrarlanmıştır.

Kaynak: Introduction to Psychology Textbook, Adapted by Martha Lally and Suzanne Valentine-French