Burcu ve Emre, gençliklerinden beri arkadaşlardı. Güven ve içten ilgiyle dolu bir bağları vardı ama romantik hiçbir şey olmamıştı. Ancak birlikte gittikçe daha fazla zaman geçirdikten sonra Emre, Burcu’dan sevgilisi olmasını istedi. Onun bu isteğine hazırlıksız yakalanmış olmasına rağmen romantik duygular hissetmediği birine aşık olup olamayacağını merak ederek tereddüt ediyordu.

Bir süre için ilişki mutlu ve tatmin ediciydi ama aylar geçtikçe Burcu, Emre’nin yeni bir yönünü keşfetti: Emre inanılmaz derecede kıskançtı. Bu ilişkide mutluluğu bulmayı gitgide daha zor görmeye başladı ve bu süreçte uzaklaştı. Burcu’nun değişimini hisseden ve onu kaybetmekten korkan Emre, ona onun için ne kadar önemli olduğunu söyleyerek, onun üzerine titreyerek ve insanlara onsuz ne yapacağını bilmediğini haykırarak giderek daha fazla şımarttı.

Böyle bir düşkünlüğün her ifadesi ile Burcu, ilişkiyi bitirme planına bir ara verdi. Sonunda ayrılmasına rağmen, süreç aylar sürdü ve bir zamanlar sevgi dolu olan bir arkadaşlık, her ikisi için de acı ve kaosa dönüştü. Burcu, onca süre gitmek yerine neden kalmayı seçti?

Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi’nin yeni araştırması tam da bunun nedenini anlama üzerine çalışmıştı. Çalışmada araştırmacılar, ilişkilerdeki kişilerin romantik bir ilişkiyi bitirmek için; yalnızca kendi isteklerini ve ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda eşlerinin duygularını da dikkate alıp almadıklarını saptamaya çalıştılar.

Bu hipotezle, araştırmacılar, insanların yalnızca partnerlerinin duygularını korumak için kalma kararını verip vermediklerini, diğer bir deyişle, toplum yanlısı olarak kalmaya güdülenip güdülenmediklerini araştıran iki çalışma yürüttüler.

Çalışmalar

İlk çalışmada, 10 haftalık bir süre boyunca romantik ilişkilerdeki toplam 1.348 katılımcı izlendi. Her bir katılımcının mevcut romantik ilişkisine ilişkin soruların yanı sıra kişilik ölçüleri, partnerin bağlılığına ilişkin algı ölçüleri ve eşlerinin bir ayrılıkta yaşayacağı sıkıntı miktarı ve genel demografik bilgiler içeren bir anket yaptılar. Katılımcıların ilişkilerine yönelik algılarını incelemek için, eşleriyle hâlâ romantik bir ilişki içinde olup olmadıklarını ve herhangi bir noktada ilişki biterse kimin ayrıldığını belirten haftalık e-postalara da yanıt verdiler. Sonuçlar, “insanların, partnerlerinin ilişkiye son derece bağlı olduğuna inandıklarında veya partnerlerinin böyle bir durumda çok fazla üzüleceğine inandıklarında en az 10 hafta boyunca flört ettikleri partnerlerinden ayrılma olasılıklarının daha düşük olduğunu buldu. Bu çalışma, insanların kendi ilişki nitelikleri ve bağlılıkları düşük olsa bile daha az bağlı partnerlerle karşılaştırıldığında yüksek oranda bağlı partnerlerle ilişkilerde kalma olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. “

Burada araştırmacılar, bir partnerin ayrılmayı düşünmesine rağmen, ilişkiye bağlı olmasının ayrılmayı caydıracağı fikrini varsaydılar ve daha da derinlemesine araştırdılar. Suçluluk (“Partnerimi hayal kırıklığına uğrattığım için kendimi suçlu hissederdim.”), misilleme (“Partnerim zarar verici şeyler söyleyebilir veya yapabilir.”) ve olumsuz yargı (“İnsanlar beni ilişkiyi bitirdiğim için yargılayabilir.”) çevresinde neden mutsuz bir ilişkide kalabileceğini inceleyen sorulara ek olarak, ilk çalışmayla ölçülenlerin aynısı da kullanıldı. İlk çalışmanın sonuçlarına benzer şekilde, insanlar, suçluluk, intikam alınmasından korkma veya olumsuz yargı gibi nedenlerin de ötesinde, partnerlerinin bağlılığına dayanarak ayrılmaktan vazgeçtiler.

Böylece araştırmacılar, aslında kendimiz için değil, partnerlerimiz için; tatmin edici olmayan romantik ilişkilerde kalma eğiliminde olduğumuz sonucuna vardı: “Etkilerimizin takdir edilme duyguları tarafından hafifletilmediğini göstermiş oldular. Bu da partnerleri tarafından daha az takdir edildiğini veya görece daha fazla kabul edildiğini hisseden insanların bile kalma / ayrılma kararları verirken partnerlerinin duygularını hesaba kattıklarını gösterdi. Her iki çalışmada da memnuniyet, ilişkiye yatırım, alternatif çabaların niteliği veya bağlılık ile kararda yumuşama bulunamadı. Yani bu davranışlar kişileri ayrılma kararından döndüren asıl faktörlerden değillerdi. Bu sonuçlar, ilişki kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılama konusunda özellikle iyi bir iş çıkarmasa bile, ilişkiye büyük ölçüde bağlı olan partnerden ayrılma olasılıklarının daha düşük olduğunu gösteriyor.”

Kaynak: Psychology Today