Arkadaşlık daha çok bir yemek gibidir, hayatta kalmak için ona ihtiyacımız var. Dahası, bunun için bir dürtümüz var gibi görünüyor. Psikologlar insanoğlunun grup hayatı ve yakın ilişkilere katılma gibi bir temel ihtiyacının olduğunu buldular. Yani bizler tam olarak sosyal hayvanlarız. Neticede, bizler en iyi bu sosyal ihtiyacımız karşılandığımızda iş görüyoruz. Bu, motive kalmaktan, hayatın türlü zorluklarıyla karşılanmaktan daha kolay.

Yalnızlık, kişinin sosyal etkileşim arzularıyla gerçek deneyimleri arasında bir boşluk algıladığı zaman meydana gelen sıkıntı veya huzursuzluk halidir.

Aslında, bu bulgu sosyal ilişkilerimiz için olan ihtiyacımız karşılanmadığımızda gelişmeye başlıyor, fiziksel olarak bile uzağa düşüyoruz. Beyin ve beden üzerinde birtakım etkileri var, bazı etkiler çoklu vücut sistemlerinin aşırı miktarda stres hormonuna maruz bırakmasıyla ustaca çalışıyor. Yine de etkileri zamanla ölçülebilecek kadar belirgin bu yüzden karşılanmayan sosyal ihtiyaçlar sağlık konusunda ciddi pay alır. Arterleri aşındırır, yüksek kan basıncı yapar, hatta öğrenme ve hafızaya zarar verir.

Yakın arkadaşların eksikliği ve geniş sosyal ilişkinin yokluğu çoğunlukla, duygusal huzursuzluk veya sıkıntı olarak bilinen yalnızlığı beraberinde getiriyor. Bu durum ilişkilerin yoksunluğunun farkına varma ile başlıyor. Bu, bilişsel farkındalık beynimizin duygusal film müziği ile oynuyor ve bizi mutsuz yapıyor. İçimizde bir boşluk hissedebiliyoruz, ilişki kurmaya özlem duyarak dolmuş olabiliriz. İzole edilmiş, diğerlerinden uzak kalmış, mahrum bırakılmış hissediyoruz. Bu hisler bizim duygusal iyi oluşumuzu bizden çekip alıyor.

Yalnızlığın negatif etkilerine karşın anormal kabul edilmek zor olabilir ama aslında çok normal bir histir. Herkes bazı zamanlar yalnız hissedebilir -arkadaşımızla veya sevgilimizle ilişkimizi kopardığımızda, yeni bir yere taşındığımızda, bir sosyal topluluktan dışlandığımızda.

Kronik yalnızlık tümüyle başka bir şey, ayarsızlığın veya uyumsuzluğun mutlak varlığının işaretlerinden biri. Çocuklarda problemlerin her türlüsüne yol açabilir. Akranlarla sosyal açıdan bağlı olamama başarısızlığı, okulu yarım bırakmaların arkasındaki gerçek neden. Çocukların toplumdan dışlanmış statüsünü, suç işleme davranışını ve hatta antisosyal davranışın farklı biçimlerini geliştirebilecekleri kendi yollarını çizecekleri bir yol başlatır.

Yetişkinlerde yalnızlık, depresyon ve alkolikliğe sebep olan ana sebeplerden biri. Artan bi şekilde bir dizi sağlık probleminin de nedeni olarak görünüyor, bazı problemlerin ortaya çıkması on yıllar alabiliyor.

Chicago Üniversitesin’de çalışan Psikolog John Cacioppo yalnızlığın etkilerini izliyor. Bir dizi çalışma yaptı ve yalnızlığın sağlığı kötüleştirme gibi bazı şaşırtıcı şekillerde etkilediğini bildirdi.

Riskler

– Belki en şaşırtıcısı da Cacioppo’nun yönettiği araştırmalardan birindeydi; doktorlar, destekleyici aileleri olan, sosyal açıdan izole olmamış hastalara daha iyi ve tam bir tıbbi bakım sunacaklarına güvendiler.

– Yalnız yaşamak hem genç hem de yaşlılar için intihar riskini arttırıyor.

– Yalnız bireyler, yalnız olmayan insanlarla aynı stres etkenlerine maruz kaldıklarında ve hatta rahatladıklarında bile daha yüksek düzeyde stres yaşadıklarını bildirdiler.

– Yalnız insanların sosyal etkileşimi diğer insanlar kadar olumlu değil, dolayısıyla sahip oldukları ilişkiler onları stresten, ilişkilerin normalde yaptığı gibi korumuyor.

– Yalnızlık dolaşımda olan stres hormonlarının ve kan basıncının seviyesini yükseltiyor. Dolaşım sistemine zarar veriyor bu yüzden de kalp kasları daha sıkı çalışıyor ve kan damarları kan akışı çalkantısıyla zarara maruz kalıyor.

– Yalnızlık uykunun kalitesini ve yeterliliğini mahvediyor böylece fiziksel ve psikolojik olarak uyku daha az güçlendirici bir hale geliyor. Bireyler geceleri daha sık kalkıyorlar ve yatakta uyumak için yalnız olmayanlardan daha az süre harcıyorlar.

Cacioppo, yalnızlığın çeşitli “yavaş yavaş gelişen patofizyolojik işlemleri” harekete geçirdiği sonucuna varıyor. Sonuç olarak yalnız olan kişi kümülatif aşınma ve yıpranmanın yüksek seviyelerini deneyimliyor.

Bir başka deyişle, biz sosyal etkileşim için kurulmuşuz. Yeterince sosyal etkileşim alamadığımızda hayati risk içerek ciddi sonuçlar doğuyor. Zihinsel olarak bir şeyler yolunda gitmiyor. Fiziksel olarak risk altında oluyoruz, sosyal beceriler sağlımız için hayati önem taşıyor.

Kaynak: Psychology Today